Trabzon ilinin Maçka ilçesi’nin Altındere köyü sınırları içinde bulunan Sümela Manastırı.

Sürmene Manastırı. Trabzon Macka
Trabzon İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün internet sayfasında Sümela Manastırı şöyle anlatılmaktadır.

Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere köyü sınırları içinde, Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş bulunan Sümela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı ile de anılır, denmekte. Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürdüğü belirtilmekte.

Sümela Manastırı’nın tarihine baktığımızda, manastırın rivayete göre Bizans İmparatoru I.Theodosius zamanında (375-395) tarihleri arasında yapıldığı söylenmekte.  Manastırın şimdiki durumuyla varlığını 13’üncü yüzyıldan itibaren sürdürdüğü bilinmekte.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması ile Manastır’ın faaliyetleri sona ermiştir. Aynı yıl Lozan Antlaşması hükümlerine göre bölgedeki Rum vatandaşların Yunanistan’a gönderilmesiyle, Sümela Manastırı papaz ve keşişleri de Yunanistan’a göç etmişlerdir.

Manastır kapandığı tarihten bugüne kadar değişik zamanlarda restorasyona tabi tutulmuş, neticede 2022 yılında ziyarete açılmıştır.

Sosyal Medya’da Sümela Manastırı’nın açılması konusunda tarihte bilinmeyen bir konu Ethem Söylemez tarafından kaleme alınmıştır.

Ethem Söylemez diyor ki: “Türk’ün bilmediği, Atatürk’ün çok iyi bildiği gerçeklerden sadece biri” SÜMELA MANASTIRI.

Söylemez Manastır konusundaki açıklamaları şu şekilde dile getirmektedir:

Trabzon’un Maçka ilçesindeki Sümela Manastırı’nı bilirsiniz? diye soru ile yazısına başlamakta.

Manastır dediğimize bakmayın. Aslında, Zindan ve işkence hane… Söylemez, Manastırın ibadethane olmasının yanında Türklere yönelik işkence hane olarak ta kullanıldığından bahsetmekte.

Türkleri, zorla Hristiyan yapmak için kullanılan zindan..  Ortodoksluğu kabil etmeyen Türkler pencerelerden atılır, uçurumlarda parçalanarak katledilirdi. O kayalıklar, işkence altındaki Türklerin feryatlarından kararmıştı… diye Sümela Manastırının hangi amaçlar için de kullanıldığını söylemekte. Bu bilgiye nasıl ve nereden ulaştığını elbette Ethem Söylemez’e sormak gerek!

Olabilir mi bu iddia, olabilir. Çünkü Türkler tarih boyunca çeşitli baskılara ve işkencelere maruz kalmışlardır. O yöredeki Türklerin de, Hristiyanlaşması için bu baskılar o zamanın devletleri ve imparatorları tarafından yapılmış olabilir.

Söylemez, yazısına şöyle devam etmekte: İslam öncesi Türklerin çoğu Hanif idi. Gök Tengri inancına sahipti. Anadolu Türklerinin bir kısmı uzun sistemli baskılarla Ortodoks yapıldı. Türkler Gregorianlaştırıldı.

Karadeniz bölgesinde Ortodoksluğu kabul etmeyenler için topluma korku yaymak ve cezalandırmak amacıyla işkence merkezi olarak zindanlar yapıldı.

Sümela bu korkunun sembolüydü…

‘Bizim dinimizi kabul etmezseniz o sarp kayalıklardan sizin çığlıklarınız yankılanır’ diyorlardı. Türkleri, Sümela’ya kapatmakla tehdit ediyorlardı.

Sümela bir manastır değildir. Sadece Türkleri hedef alan bir hapishanedir.  İşkence hanedir, zindandır. demektedir.

Trabzonluların geçmiş tarihlerini çok iyi bilemediklerini ifade ederek, Sümela’nın açılmasına çok sevinmemeleri gerektiğini, Atatürk’ün bunu çok iyi bildiğini ifade etmekte.

Sümela Manastırı tarihi bir eserdir. Turistlerin ve halkın dikkatini çekmektedir. Zamanında ibadetlerin yanında hapishane olarak kullanılmış, bir çok Türk vatandaşının öldürülmesine de aracılık yapmış olabilir.

Ancak, tarihi bir eserin halkın ziyaretine açılması da mutlaka gerekmektedir. Kapalı tutarak, taş binayı cezalandırmanın da hiç bir sebebi olamaz. Geçmişi bilmek elbette gereklidir. Geçmişteki zulmün de nerede, nasıl yapıldığını da görmek isteyebilir insanlar.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *


Hakkımızda

Hayat çok uzun gibi gözükse de, uzun değil kısadır. Yaşam tecrübelerle olgunlaşır. Ülkemizin milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak görevimiz olmalıdır. Ulusal milli birliğimize sahip çıkmalıyız. Bir toplumda dil, din, milli ve manevi değerler kaybolursa, o toplum dağılmaya ve yıkılıp yok olmaya mahkûm olur.


İLETİŞİM

BİZİ İSTEDİĞİNİZ ZAMAN ARAYIN