Cumhuriyetin 2.yüzyılında Türkiye:Doç. Dr. Çetin Göksu:TÜRKİYE’NİN “TAM BAĞIMSIZ İLKESİ” ve “DÜNYA BARIŞI” AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ “

çetin göksu.

Türkiye Cumhuriyeti,  tam bağımsızlık elde edilerek kurulmuş ve toplumsal yapı da bu temele göre oluşturulmuştu.

Türkler bu sayede, bir yüzyıl boyunca hür ve bağımsız yaşadılar. Cumhuriyetin 2. Yüzyılında Türkler yine özgürlük içinde yasamak istiyorsa, bağımsızlığı ilkesini temel alarak yoluna devam etmelidir. Çünkü:

Türk Uygarlığının temelini oluşturan Kemalizm’e bir asırdır devam eden saldırıların nedeni, temelini oluşturan  “Tam Bağımsızlık” özelliğidir. Türkiye düşmanlarının çeşitli yollarla, Kemalizm’i yok etmeye çalışmalarının temel nedeni budur.

Zamanla BAĞIMSIZLIK İLKESİNİ savunmak neredeyse suç haline geldi, birçok partinin programından çıkarıldı. Irkçıların, yobazların ana hedefi oldu. Ancak şu bilinmelidir ki, bütün toplumun ve tüm bireylerin sağlıklı yaşaması, hatta hayatta kalabilmesi için “Bağımsızlık”  ilkesinden asla vazgeçilemez.

 Türkiye Cumhuriyetinin tüm yurttaşları, bağımsızlık için ve birlikte ölümüne savaşarak bu güzel yurdu kurtardılar. Bize emanet ettiler. Ve bizim bir Yüzyıl boyunca özgürce barış içinde yaşamamızı sağlayan temel dayanak, hep bağımsızlık olmuştur. Bağımsız bir ülkede, özgürce yaşamaktan daha güzel, daha büyük mutluluk olabilir mi?

Hatırlayalım, Osmanlı’nın son döneminde bağımsızlığını büyük ölçüde kaybeden Atalarımızın nasıl büyük bir perişanlık ve çaresizlik içinde yaşadıklarını unutmayalım. Milyonlarca insanımızın öldüğünü, yakılan köyleri, kasabaları, tecavüz edilen kadınları, çocukları asla  unutmayalım.

Osmanlı’nın son döneminden daha beter duruma, yeniden düşmek istemiyorsak, bugün de tam bağımsızlığımıza dört elle sarılmalıyız. Çünkü, emperyal ülkeler, bugün de Türkiyeyi parçalamak için pusuda bekliyorlar. Bugünde haince planlar yapıyorlar, komşu ülkeleri teker teker ele geçiriyor ve son saldırı yapmak için dört yandan bizi kuşatıyorlar. Bu haince planları önleyecek tek şey Türklerin sahip olduğu “Yüksek Bağımsızlık Ateşidir.”
“BAGIMSIZLIK” TÜRKLERİN ÖZGÜN KARAKTERİDİR.

Türklerin bağımsızlık özelliği, onların genlerine kazınmıştır. Tarih boyunca çektikleri çileler ve köleleştirme çabaları, onlardaki bağımsızlık istencini çok daha  yukarılara, üst düzeye taşımıştır. Ama karakteri zayıf, kafası karışık insanlar için çok da geçerli değildir.

Atatürk,  “BAĞIMSIZLIK benim karakterimdir” diyerek Türk insanın “bağımsızlık özelliğini” veciz bir şekilde ifade etmiştir. Türklerdeki bağımsızlık özelliğinin çok güçlü olduğu, tarihsel olaylarla ispatlanmıştır. Nitekim, istiklal savaşı, Dünyanın en güçlü devletlerine karşı çılgınca yapılan mücadeledir ve Türk insanındaki “bağımsızlık” karakterinin ne kadar güçlü olduğunu göstermiştir.

Türkiye’nin bağımsızlık ilkesi, kurulan Türkiye Cumhuriyetinin de en temel ilkesidir. Dünyaya örnek olan ve ulusların kısa zamanda özgürleşmesini sağlayan, Türklerin geliştirdiği, kendine özgü “Ulus Devlet Modeli”, bağımsızlık ilkesine dayanır. Çağımızda ki yeni saldırılara karşı örnek alınacak en güçlü devlet modelidir.

Şu veya bu şekilde beyni yıkanmış, ya da gözü dönmüş dış odaklarla işbirliği yaparak büyük emeklerle, çok şehit vererek kurdumuz bu devleti yıkmaya çalışanlar şunu unutmasınlar, biz ölmedik, “Bağımsız Türkiye Cumhuriyetini” kanımızın son damlasına kadar korumaya ant içtik. 1920’lerde bize saldıran ve ülkemizi işgal edenler, dünyanın en büyük dersini almışlar, çok büyük ve onarılması güç kayıplara uğramışlardır.  Yeniden saldırmak isteyenleri de bekleyen akıbet budur. Akıllarını başlarına toplasınlar, saldırılardan vazgeçsinler. Çünkü Türkler, geçmişe göre bugün daha güçlüdür. geçmişten daha büyük akıbetler onları bekliyor.

Türkiye Cumhuriyetinin Bağımsızlığı tamamlayan diğer bir temel ilkesi, Yurtta ve cihanda barıştır. Dünya Barışı bağımsız devletler sayesinde mümkündür. Bugün, bitmeyen kavgalardan, savaşlardan insanlık bıkmıştır. Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenleri insanlık asla unutmayacaktır. Dünyanın Barışa ve huzura her zamandan daha çok ihtiyacı vardır.

Türkiye, geçtiğimiz yüzyıl boyunca, temel hedefini, Dünya Barış Projesini” gerçekleştiremedi. Bu başarısızlığın arkasında, Atatürk’ten sonra  izlenen dış politikada yapılan yanlış tercihler olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim İşgalci, sömürgeci ülkelerle,  işbirliği yapılarak  Barışının gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, yüzyıllık tecrübe ile açıkça anlaşılmıştır.

Dünya Barışı, dünyayı işgal etmek isteyen ülkelerle değil, Barıştan yana, Özgür ülkelerle gerçekleşebilecek, dünyanın beklediği çok gerçekçi ve çok gerekli bir projedir.

Cumhuriyetin 2. Yüzyılında, Türkiye Dünyada huzuru, barışı getirmek isteyen Bağımsız ülkelerle işbirliği yaparak, Dünya Barışı Projesini vakit geçirmeden başlatmalıdır. .

22.10.2023

Doç.Dr.Çetin Göksu: Kent Planlama ve Güneş Uzmanı öğretim üyesi, yazar.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *


Hakkımızda

Hayat çok uzun gibi gözükse de, uzun değil kısadır. Yaşam tecrübelerle olgunlaşır. Ülkemizin milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak görevimiz olmalıdır. Ulusal milli birliğimize sahip çıkmalıyız. Bir toplumda dil, din, milli ve manevi değerler kaybolursa, o toplum dağılmaya ve yıkılıp yok olmaya mahkûm olur.


İLETİŞİM

BİZİ İSTEDİĞİNİZ ZAMAN ARAYIN