CUMHURİYET SENATOSU ACİLEN KURULMALIDIR 

cumhuriyet senatosu amblemi

CUMHURİYET SENATOSU ACİLEN KURULMALIDIR – Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

 ANKARA KALESi

CUMHURİYET SENATOSU ACİLEN KURULMALIDIR                                                                                                                                      

                Yirminci yüzyılın ikinci yarısına doğru Türkiye bir askeri müdahale ile karşılaşınca, Millet Meclisi yerine bir kurucu meclis kurulmuş ve ülkenin önde gelen bilim adamları ve uzmanlardan seçilen bir üst düzey kadro, Türkiye Cumhuriyetini yirmi birinci yüzyıl üzerinden gelecek asırlara taşıyacak bir düzeyde yeni bir anayasa yapılarak yürürlüğe konmuştur. Türkiye’nin önde gelen üniversite hocaları ve hukuk ile siyaset biliminin önde gelen temsilcilerinden seçilerek bir araya getirilen Anayasa Komisyonu aylarca çalışarak ve 1961 anayasa taslağını hazırlayarak Kurucu Meclis başkanlığına teslim etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 1921, 1924 anayasalarından sonra kabul edilen üçüncü anayasa olarak 1961 anayasası Türkiye’nin en özgürlükçü ve etkin anayasası olarak benimsenmiş ve bu doğrultuda Türk devleti açısından, yirminci yüzyılın ikinci yarısında çok zor bir siyasal dönem geldiği düşünülerek, Atatürk Cumhuriyeti yeniden bürokratik bir düzenlemeye tabi tutularak anayasal düzeyde daha üst düzeyde bir örgütlenmeye gidilmiştir. Devlet yapısının yenilenmesi doğrultusunda yapılan anayasa değişiklikleri içinde en önde geleni, Millet Meclisinin yanı sıra bir de Cumhuriyet Senatosu adıyla çok okumuşlar meclisi görünümünde bir de ikinci meclis olarak batı demokrasilerinde çok görülen Cumhuriyet Senatosu oluşturulmuştur. 1961 anayasası ile Türk devletine kazandırılan Cumhuriyet senatosu ile Türk demokrasisinde parlamenter sistem, iki meclisli bir yapılanma üzerinden Cumhuriyet Senato’sunun kurulmasıyla birlikte daha da güçlendirilerek geliştirilmiş ve bir ara rejim ürünü olan 1982 Anayasası yürürlüğe girene kadar, 1961 Anayasası ile birlikte Türk demokrasisinin ve hukuk devletinin önemli bir parçası olmuştur.

                Her siyasal dönem bir önceki dönemin tepkileri ile dolu olduğu için, tek partili demokrasiden çok partili dönüşüme yöneliş ülkeyi Demokrat Parti iktidarı ile karşı karşıya getirmiştir. Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün partisi yirminci yüzyılın ortasına kadar iktidarda kalarak, Atatürk Cumhuriyetinin kurucu iradenin ilke ve esaslarına uygun bir yönde oluşturulması için çaba göstermiştir. O dönemin koşullarında Rusya’da var olan Sovyetler Birliği devlet yapılanmasının etkileriyle hareket edildiği için iki kutuplu dünya ve büyük sosyalist sistemin varlığı gibi siyasal faktörler devlet ve ülke yönetiminin biçimlenmesine tesir ederken, bir oldu bitti ile karşılaşmamak için ikinci bir meclisin kurulması için gereksinme doğmuştur. Bu durumu dikkate alan Türk devlet yönetimi Atatürk döneminden iki çok partili bir düzene geçerken aynı zamanda çift meclisli bir yeni yapılanmaya doğru adım atılmıştır. İki meclisli bir yeni anayasal düzen kurulurken, uluslararası alandaki iki kutuplu sistemin varlığı dikkate alınarak Cumhuriyet Senatosu kurulmuştur. Sosyalist sistemin kurulmasından sonra Türkiye’nin güvenliği riskli bir aşamaya gelirken, devletin ve demokratik rejimin daha güçlü bir kamu düzenine kavuşturulabilmesi doğrultusunda ikinci meclisin oluşturulmasına giden yol benimsenerek, Cumhuriyet Senatosu 1961 Anayasası ile birlikte Türk anayasal sisteminin tamamlayıcı bir parçası biçiminde gündeme getirilmiştir. Özellikle batı demokrasilerinde görülen ikinci meclis oluşumu yapılanmalarından esinlenerek, Cumhuriyet Senatosu hem 1961 Anayasası ile getirilmiş hem de ayrı bir yasal düzenleme ile kurucu iradeden gelen yönlendirmeler doğrultusunda örgütlenmeye çalışılmıştır. Asya-Afrika komşuluğuna sahip bir merkezi devlet olarak, Türkiye Cumhuriyeti gene komşusu olduğu Avrupa kıtasının siyasal kültürünü dikkate alarak batı tipi bir demokrasilerin önemli bir organı olan Senato kurumunu, aynı zamanda cumhuriyet rejiminin tamamlayıcısı biçiminde siyasal rejimin ülkede örgütlenmesine destek olarak devreye sokmuştur. Batı blokunun güçlü patronu konumunda yer alan Senato kurumu ikinci bir Meclis olarak ABD, İngiltere, İtalya, gibi köklü batı demokrasileri içinde gelişmeler gösterince, geleceğe dönük hedef olarak batı tipi demokrasileri kendine örnek seçen Türkiye gibi Orta Doğu ya da Asya ülkelerinde ikinci meclis yapılanmaları gündeme getirilerek, Senato ya da benzeri kurumlar anayasalar aracılığı ile geliştirilmiştir.

                Cumhuriyet Senato’su doğrudan bir cumhuriyet organıdır ve Millet Meclisi’nin tamamlayıcısı olarak anayasal düzen içerisinde yerini almıştır. Siyasal tarih açısından konu ele alındığında ilk ikinci meclislerin ya da senatoların ikinci meclis olarak eski Roma, Kartaca ya da Bizans gibi tarih öncesi dönemden gelen siyasal yapılanmaların içinde yer aldıkları görülmüştür. Antik çağlarda başlayan senato uygulamaları daha sonraki dönemlerde de devam ederek yeni ve yakın çağlarda da gündeme geldikleri anlaşılmaktadır. Daha çok yaşlı ve uzman nitelikleri taşıyan senatörlerin üye olarak yer aldığı bir uzmanlar ya da yaşlılar meclisi olarak  kurulmuş olan eski dönem Senatolarının, halk ya da millet meclislerini tamamlayan, bu tür halk birlikteliklerinin aldıkları kararları destekleyerek arka çıkan yapılanmalarıyla, ülkede demokrasiye geçişleri kolaylaştıran ve demokrasilerin dağılma ya da çözülme gibi olumsuz  yönlenmelerine karşı çıkarak halk temsilcilerinin kendi kendilerini yönettikleri bir büyük halk parlamentosuna giden yolu açtıkları görülmektedir. Devlet ve hükümet başkanlarının kendi yönetimleri ya da hükümetleriyle ters düştükleri durumlarda taraflar arasındaki tartışma ve anlaşmazlıkların giderek kökleşerek içinden çıkılmaz bir hale geldiği durumlarda, Senatolar bir yüksek meclis ya da bir üst organ olarak devlet yönetiminde tarafsızlığı gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Senato bir ikinci meclis olarak siyasal bir organ olduğu gibi, aynı zamanda batı ülkelerinde yer alan eğitim düzenlerinde de fakülte temsilcisi olan öğretim üyelerinin, üniversite öğretim üyelerinin katılımı ile toplanan üniversite senatolarının idari temsilciler olarak yer aldıkları ve bu doğrultuda eğitim çalışmalarının yönetiminde görev yaptıkları görülebilmektedir. Fakülte, yüksekokul, enstitü ve bunlara benzeyen idari eğitim merkezlerinin temsilcileri de belirli aralıklarla toplanan Üniversite senatolarında senatör olarak yer alabilmişlerdir. Genel olarak Senatolar, üniversitelerin eğitim düzenini temsil eden akademik çalışmaların da karar organı olarak çalışmaktadırlar. Batı demokrasilerinde Roma, Venedik, Hamburg, Nice ve Moskova gibi şehirlerde, merkezi devlete yardımcı olmak üzere eski zamanlarda bazı senato yapılanmaları gündeme getirilmiştir.

                Senatoların kurulduğu ülke ya da kentlerde halkın temsilcileri, senatör olarak bu kurumlara üye oluyor ve gene senatörlük statüsü içinde çalışmalar yaparak ülkede halk yönetiminin eksiksiz bir biçimde devlet ve kent yönetimine katkı sağlamasını gerçekleştiren adımlar atılıyordu. Çar Petro zamanında Rusya’da birçok üst düzey karar Senato’da alınıyor ve daha da ileri gidilerek devlet yönetimi ile ilgili çalışmalar gene senato çatısı altında yerine getirilmeye çalışılıyordu. Venedik ve Hamburg gibi şehirler kendi devletlerini kent merkezli olarak örgütlemeye yöneldikleri zaman ülke yönetiminden kent yönetimine geçiliyor ve bunun sonucu olarak da kent merkezli devletlere de cumhuriyet adı veriliyordu. Sınırları zaman içerisinde genişleyen ve imparatorluk konumuna gelen eski kent devletleri de meclis gereksinmelerini karşılayabilmek için kendi içlerinde senato kuruluşuna öncelik veriyorlardı. Senatörleri bazı dönemlerde halk bazen da krallar seçiyor ve böylece devlet yönetimini güçlendirecek ikinci meclis uygulamalarına ülke yönetiminde yer veriyorlardı. Roma imparatorluğu döneminde senatolar süreklilik kazanan ve meclislere göre daha etkin çalışmalar yapan devlet organları olarak  savaş ve seferler döneminde çok daha aktif çalışmalar yaparak öne çıkıyordu. Roma ve Kartaca savaşlarının uzun sürmesi noktasında Roma senatosu devletin en aktif çalışan merkezi organı olma şansını elde ediyordu. Kartaca imparatoru Anibal’e karşı Roma devletinde senatörler çok daha fazla etkinlik sağlayınca, Roma devleti bir imparatorluk konumuna gelerek Akdeniz’i çevreleyen bir büyük alanda hegemonya düzeni kuruyordu. Savaş sonrasında imparatorluk sınırları elde edilirken, Roma imparatoru en büyük dünya devleti olan Roma imparatorluğunun tam anlamıyla hem yöneticisi hem de temsilcisi olarak, mutlak bir otoriter düzene geçişi senato aracılığı ile kurmuş oluyordu. Devletin imparatorluk düzeninin çıkmaza girdiği durumlarda ya da ülke krizinde, Roma kralı senatoyu hukuk düzeninin merkezi olarak göreve davet ediyordu. Roma imparatorluğu dönemindeki senato çalışmalarında görülen durumlarda, senato her durumda hem üst düzey hem de yardımcı organ olarak siyasal bunalımların aşılmasında önemli görevleri yerine getiriyordu. Roma imparatorluğu çöküşü sonrasında Roma Senatosu, Roma belediyesi konumuna getiriliyordu.

                Genel olarak Cumhuriyet Senatosu her dönemde var olan devlet yönetiminin bir parçası konumundaki kamu organıdır. Kamuya dönük ve daha etkili yasama çalışmaları yapabilmek için demokratik rejimlerde ikinci meclis olarak kurulan Cumhuriyet Senatosu, Türkiye Cumhuriyeti siyasal rejimi içinde batı ülkelerindeki örneklerine benzeyen bir yapılanma içinde yer almıştır. Hukuk düzeni ve siyasal rejimin koşulları birlikte ele alındığında, yasama organlarında bu durumlara uygun düşen düzenlemelere yer verilmiştir. Bir anayasal düzen içinde yasama organı olarak ele alınan millet meclisleri çalışmalarını sistemin istekleri doğrultusunda yürütürken ya birinci meclisin yetersiz kaldığı ya da zaman içinde öne çıkan gerekliliklerin etkileriyle senatolar ikinci meclis olarak kurulurlar ve de bu doğrultuda çalışmalarını sürdürürler. Genel anlamda siyasal gereklilikler ya da rejimin işlemesinde aksaklıklar öne çıktıkça, ikinci meclis arayışları hızlanmakta ama sıkışık durumlar ortadan kalktığı dönemlerde ise normale dönülürken bazen Türkiye’de olduğu gibi yeni düzenlemeler sırasında ikinci meclislere yer verilmemekte ve tüm yasama faaliyetleri tek bir meclisin çatısı altında yürütülmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de de benzeri bir durum ortaya çıkmış ve 1961 Anayasası ile getirilmiş olan Cumhuriyet Senatosu 1982 Anayasası ile birlikte yürürlükten kaldırılmıştır. İkisi de ara rejim ürünleri olan 1961 ve 1982 Anayasaları çıkartılırken Kurucu Meclis kararı ile kabul edilen Cumhuriyet Senatosu, 1982 de çıkartılan yeni Anayasa ile Danışma Meclisi kararı ile sistem dışında bırakılarak hareket edilmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti siyasal sistemi içindeki yerini kaybetmiştir. Çeyrek yüzyıla yaklaşan bir zaman dilimi içinde Türk siyasal sistemi içinde yer alan Cumhuriyet Senatosu’nun, Türkiye’deki bilim çevreleri tarafından ele alınarak  geçmişten gelen deneyler sonucunda her yönü ile incelenmesi gerekirken, böyle bir yaklaşım izlenmemiş ve yeni bir Anayasa ile geleceğe dönük bir yeni yapılanma oluşumuna doğru yönlenirken, yeniden parlamenter demokrasiye doğru bir geçiş yapılmasına çalışılmakta ama tek adam otoritesine dayanan bugünkü rejim  içinde  yasama organı olarak sadece millet meclisi üzerinde durulmakta ama bir türlü diktatörlük eğilimlerine karşı denge unsuru olabilecek ikinci meclis ya da Cumhuriyet Senatosu oluşumu  bir türlü dikkate alınmamaktadır.

                Türkiye son çeyrek yüzyılda giderek parlamenter demokrasiden uzaklaşırken giderek küresel emperyalizmin bütün dünya ülkelerine zorla ve baskılarla dayattığı bir tek adam rejimi, otoriterlik üzerinden diktatörlüğe doğru sürüklenmiş ve seçimli otokrasi görünümünde mutlakiyetçi bir tek adam çizgisinde yeni bir tür faşizm senaryolarının tartışıldığı eskisinden farklı bir siyasal ortam yeni dönem koşullarında gündemde öne çıkmıştır. Yirminci yüzyılın ortalarına doğru ülkenin önde gelen Anayasa hocaları yazdıkları bilimsel makalelerinde, artık ikinci bir meclisin kurulmasının zamanının geldiğini yazılarında dile getirirken 1950’li yıllarda Türk demokrasisi tek partili bir rejimin getirdiği sorunlarla uğraşarak, yeni bir yüzyıla doğru ilerlemeye çalışıyordu. I924 Anayasasının genel seçimleri çoğunluk sistemine dayanan bir çizgide düzenlemesi nedeniyle, ana muhalefet partisi ile iktidar partisi arasında dengesiz bir durum çıkmış ve bu doğrultuda Millet Meclisi iktidarın son döneminde elindeki yasama gücünü bir komisyona devretmek zorunda kalmıştır. Meşhur Tahkikat Komisyonuna meclisin yetkileri devredilince beş yüz milletvekilinin ortak bir irade ile temsil ettiği Türk ulusunun genel iradesi, bir avuç Meclis üyesine yeni bir yasa çıkartılarak devredilmiştir. O devrin başbakanı  Meclis genel kurulunda yapmış olduğu bir konuşmada parlamentonun her türlü kararı almaya yetkili olduğunu ve hatta daha da ileri giderek milletvekilleri isterlerse odunu bile milletvekili ilan edecek bir güce sahip olduğunu söylemiştir. Seçim sisteminin çoğunluğa dayanması nedeniyle iktidar ve muhalefetin oyları yakın düzeyde olmasına rağmen, birinci parti olarak iktidar partisi Meclis üyesi olarak büyük bir farka sahip olmamasına rağmen ülkede diktatörlük olarak adlandırılabilecek ağır baskı ortamı oluşturarak tek meclis diktasına doğru bir gidiş öne çıkmaya başlamıştır. İktidar bu aşamada otoriteyi tekeline alırken Millet Meclisini dikkate almamış ve otoriter yönetimini bir dikta yönetimine doğru sürüklemeye çalışmıştır. İşte bu anayasal sorun hukuk devletini yıkarken, siyasal iktidar Millet meclisini kontrol altında tutmaya çalışmış ama bunu başaramamıştır.

                Cumhuriyet Senatosu’nun 1961 Anayasası ile ikinci bir meclis olarak kurulması, cumhuriyetin ilk dönemlerinden gelen bir kuvvetler ayrılığı sorununun çözüme kavuşturulmaya çalışılmasıdır. Atatürk tek adam olarak devleti kurarken önde gelen bir liderlik yapmış ve bütün dünyayı ve tarihin her dönemini inceleyerek hareket etmiştir. Çoğunluklu seçim sisteminin ortaya çıkardığı dengesiz meclis oluşumlarında, demokratik rejim yürüyemez bir duruma gelirken, baskı yönetimine kayan o dönemin siyasal iktidarı muhalefetini susturmak amacıyla, Millet Meclisi toplantılarına son vererek, meclisin yetkilerini gene meclisin içinden çıkan bir komisyona devrederek, işleri iktidar partisinin kontrolünde sürdürmeyi bir karşı çıkış olarak gündeme getirebilmektedirler. Osmanlı devleti dağılırken, Abdülhamit’in otoriter yönetime kayması, imparatorluk dağılırken yeni kurulmakta olan ulus devletin kurucu önderinin meclis hükümeti sistemine yönelerek devlet organlarının sahip olduğu otoriteyi kendisinin merkezinde yer aldığı bir kuvvetler birliği sistemi içinde cumhuriyet rejiminin kurulmasını geçmişten gelen otoriter eğilimlerin yansıması olarak görürken, cumhuriyetin ilanı sonrasındaki yeni devletin kuruluş aşamasında otoriter eğilimlerin bölücülük çizgisinde gelişimini önlemek üzere, meclis hükümeti sistemi adı altında ülkede çağdaş bir parlamenter sistem kurulmaya çalışılmıştır. Atatürk çağdaş bir cumhuriyet devletini demokrasi ile bütünleştirerek yoluna devam etmeye çalışırken, birçok engel ile karşılaşmış ama bu hedefinden geri dönmemiştir. Atatürk sonrasında çok partili sisteme geçilirken iktidarın değişimi ile büyük bir çoğunlukla Demokrat Partinin iktidara gelmesi üzerine, rejimin otoriter bir çizgiye kayarak hak ve özgürlüklerin meclis otoritesi karşısında ortadan kalkması gibi bir olumsuz durum, ülkede cumhuriyet ile birlikte demokrasinin gerçekleşmesini de tehlikeye atarak, tek meclis üzerinden hak ve özgürlüklerin yeterince korunamadığı durumlarda, batı demokrasilerindeki senato ya da ikinci meclis arayışlarının  gündeme gelmesiyle, ortaya çıkan bir askeri müdahale döneminde bilim adamı ve uzmanların yaptığı hazırlıklara dayalı olarak, 27 Mayıs koşullarında Senato bir cumhuriyet kurumu olarak Türkiye Cumhuriyeti anayasasındaki  yerini almıştır.

                Batı tipi demokrasilerde her önüne gelen aday olarak meclise halkın temsilcisi, statüsünde girme şansını elde edince, bu kez ilgili ilgisiz ya da yeterli veya yetersiz kişilerin parlamentoya üye olarak girme hakkı tanınmış ve bu nedenle de siyasetin düzeyinin fazlasıyla ortadan kalkmasına giden yol açılmıştır. Siyasal alanda bilgi ve tecrübe sahibi toplum kesimleri aydınlar ve okumuşlar ile bu alanda hiçbir bilgisi ya da deneyimi olmayan kadroların siyasete girerek bilgisizlik çizgisinde bir gidiş ile ülke yönetimini çöküşe ve devleti de dağılmaya doğru zorlayan olumsuz gelişmelerin doğmasına yol açmışlardır. İşte bu aşamada batının önde gelen gelişmiş ülkeleri siyasal sistemlerine ikinci meclisleri getirerek, okumamış halk kesimlerinin yönetimde hatalara meydan vermesini önlemeye çaba göstermişlerdir. Ankara ve İstanbul hukuk fakültelerinde oluşturulan bilim komisyonları aracılığı ile demokrasinin cehalet ortamında yok olmasını önlemek üzere birinci meclisin hatalarını ve eksiklerini gidermek üzere, ikinci bir meclisin yüksek bir denetim organı olarak kurulmasına giden yol açılmıştır. Meslek sahibi, belirli alanlarda uzman ,bilim adamı ve bir çok tecrübeyi yaşayarak yaşlanmış olanlar arasından seçilecek deneyimli olgun insanların yer alacağı bir Cumhuriyet Senatosu’nun kurulmasına, 27 Mayıs döneminin yönetimi karar vermiştir. Bir devleti ayakta tutabilecek ve devlet adamlığı düzeyine gelerek ülkeyi başarı ile yönetecek kadronun siyasal alanda etkin bir konuma gelmesiyle birlikte, Cumhuriyet Senatosu’nun sistemin eksik ve aksayan yanlarının giderilmesinde devreye girerek gereksinmeleri karşılaması gibi bir durumda, ara rejimlerin ortaya çıkmasına yol açabilecek siyasal bunalımların önlenebileceği savunulmuş ve bu doğrultuda dış müdahaleleri önleme çizgisinde krizlere doğru demokratik cumhuriyetin kaymasını önlemek üzere sistemin bir üst yönetimi olarak Cumhuriyet Senatosu’nun Türkiye’de kurulmasına karar verilmiştir. Yaşlı, tecrübeli ve yüksek tahsilli insanlardan oluşan bir üst meclisin Cumhuriyet Senatosu kimliği ile kurulması, ülkenin darbeler sezonuna sürüklendiği aşamada, bu gibi olumsuzlukları sistem içinde önleyecek bir hukuksal çözüm olarak görülmüştür.

                Cumhuriyet Senatosu bir okumuşlar meclisi olarak kurulurken, ülkede okuma yazma bilmeyenlerin çok fazla oluşu da etkili bir faktör olmuştur. Cumhuriyet ve demokrasi yönetimlerinin bilgi ve kültür düzeyi gerektirmesi yüzünden her iki rejimi de yürütecek, bu alanlarda sorumluluk üstlenerek ülkenin gereksinmeleri doğrultusunda hareket edecek, önemli kadrolara gereksinme vardır. Birçok konuda yetişmiş ve uzman olmuş kişilerin siyaset sahnesindeki yozlaşmış çevrelerin etkisi altında kalmalarını önlemek üzere, her alanda uzmanlık düzeyine gelmiş olan yetişmiş insanların içinden seçilecek temsilcilerin, Cumhuriyet Senatosuna üye olarak o kurumun çatısı altında siyasal deneyim kazanmaları ve böylece deneyim sahibi temsilciler olarak ve siyasette ön planda yer alarak cumhuriyetin ve demokrasinin kesintiye uğramasını önleyebilmektedir. Seçimler sırasında ya da partiler arası mücadele aşamalarında etkili olabilecek kadroların aydın toplum kesimlerinden çıkabilmesi için, Cumhuriyet Senatosu bir anlamda siyaset okulu gibi devreye girerek, yetenekli temsilcilerin arasından geleceğin devlet adamlarını ya da siyasal liderlerini ortaya çıkarabilecektir. Zaman içinde gündeme gelmekte olan seçimler sırasında kadrolar yenilenerek yola devam edilebilir ve böylece cumhuriyet devletinin gereksinmeleri karşılanarak, Atatürk’ün söylediği gibi sonsuza kadar yürürlükte kalacak bir cumhuriyet devleti ve demokratik rejime Türk ulusu sürekli olarak sahip olma şansını, sürekli olarak elinde tutma şansını elde edebilecektir. Halk kitleleri arasından Millet Meclisi üyeleri çıkarak rejimin içinde yerlerini alırlarken, okumuş ve aydın kişiler arasından seçilecek senatörler de Cumhuriyet Senatosunda geldikleri toplum kesimlerini temsil ederek, siyasal toplum içindeki dengelerin korunması ve yeni dengelerin oluşturulmasına katkıda bulunmuşlardır.

                1961 Anayasasının getirdiği yeni siyasal düzen içinde kurulan Cumhuriyet Senatosu aynı anayasanın 70. Maddesine göre Milli Birlik Komitesinin eski üyeleri ile eski cumhurbaşkanları yaşamları boyunca Cumhuriyet Senatosu üyeleri olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle senato üyeleri seçimle gelenler ve de doğal üyeler olarak ikiye ayrılmıştır. Türkiye’de kurulan çift meclis sisteminde altı yıl süre ile seçilen senatörler her iki yılda bir kura sonucuyla belirlenen üçte bir üyelik yenileme seçimlerinin yenilenmesi sisteminin içinde yer almaktadırlar. Senatörler bu sistem içinde iki yılda bir üçte bir oranında yenilenmektedir. Amerika’daki üye yenileme sistemine benzeyen bir sistem, Millet Meclisi seçimleri ile uyumlu olacak biçimde ele alınarak düzenlemeler bu doğrultuda yapılmıştır. Her iki senede bir yapılan üçte bir yenileme seçimleri Milletvekillerinin genel seçim tarihleri ile uyumlu olarak belirlenmiştir. Seçimler arasında uyumluluk tarihlerde sağlanamazsa, o zaman iki yılda bir yenilenen üçte bir senatör yenileme seçimleri bir sonraki seçimlere kadar ertelenebilmiştir. Genel anlamda Cumhuriyet Senatosu üyelikleri seçimle gelenler ve doğal üyeler olarak belirlenmiştir. Seçimle gelen üyeler de halkın seçtikleri ve cumhur başkanının seçtikleri olarak ikiye ayrılmakta ve cumhurbaşkanına on beş üyeyi seçme yetkisi kanunla sağlanmaktadır. Cumhurbaşkanı belirli alanlarda uzmanlığı ile tanınmış kişiler arasından on beş kişiyi senatoya üye seçerek, okumuşlar meclisinde kariyer sahibi ve aydın kadroların görev yapmalarına dikkat etmesi yasal düzenlemeler içinde uygun görülmüştür. Zaman içinde üçte bir yenileme seçimlerinde devlet gereken hızlılığı sağlayamayınca, sırası gelen ara seçimler bir dahaki seçimler ile birlikte yapılmaya çalışılmıştır. Cumhurbaşkanlığınca seçilen üyelerin yerine atama yapılırken, yeni gelen üyeler eski üyenin geride kalan üyelik süresini doldurmuştur. Kontenjan senatörleri arasından iki kez cumhurbaşkanı seçilmiş ve bu doğrultuda Cumhuriyet Senatosu üst düzeyde Türk devletinin yapılanmasını sağlayan temel hukuk kurumu konumuna gelmiştir. Millet meclisinde halk tarafından seçilen milletvekilleri ile Senatodaki üyeler karşılaştırıldığında Cumhuriyet Senatosu tam anlamıyla yaşlılar meclisi konumunda olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Milletvekilleri otuz yaşında parlamento üyesi olurken, senatörler on yaş büyüklerden seçilirken kırk yaş esas alınmıştır. Millet meclisinde görev yapan milletvekillerinin sahip olduğu bütün hak ve özgürlükler senatörlere de tanınarak, onların eşit statüde parlamenter olması sağlanmıştır. Parlamentodaki konuşma ve hareket etme özgürlüklerinden tam olarak yararlanan senatörler aynı zamanda parlamento güvencesine de sahip kılınmışlardır.

                Senatörlerin yasal konumları ve sahip oldukları hukuki statü, hak ve özgürlükler ile birlikte görevler de Millet Meclisi içtüzüğünde ayrı maddeler halinde belirlenmiştir. Cumhuriyet senatosu çalışmalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Millet Meclisi ile birlikte yürütmüştür. TBMM binası 27 Mayıs anayasasının kabul edildiği aşamada hizmete açıldığı için, Cumhuriyet Senatosu da aynı binada bulunan ikinci büyük salonu toplantı yeri olarak benimseyerek kullanmıştır. Komisyonlar ve gruplar ile ilgili olarak içtüzükte yapılan düzenlemeler esas kabul edilerek, Cumhuriyet Senatosu organlarının belli bir uyum düzeni içinde çalışmalarını sürdürmesine elverişli bir yasal düzenleme yapılarak, Türk parlamentosunun daha güçlü bir biçimde çalışabilmesi hedeflenmiştir. TBMM tam üye sayısı içinde yer alan senatörler, Meclisin içinden seçilecek cumhurbaşkanı seçiminde oy kullanma hakkına sahip kılınmışlardır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde senatonun yetkili kılınması yanında savaş hali durumunda silahlı kuvvetlerin kullanılmasına karar verme işlemi ile birlikte, sıkıyönetim kararını onama ve süresini uzatma, üniversite yönetimine el koyma kararını onama ve ülke çapında seçimlerin yapılması sırasında da Cumhuriyet Senatosuna devletin temel hukuk düzeni içinde yer verilmiştir. Ayrıca meclis soruşturmalarının gerektiği gibi yapılabilmesi için soruşturmaların hazırlığı, komisyonun kurulması ve yüce divana sevk kararının alınmasında da Cumhuriyet Senatosuna yetkiler tanınmıştır. Bu doğrultuda Millet Meclisi ile ortak toplantılar yapılması ve ilgili kararların alınmasında da senatoya yetkiler tanınmıştır. Soruşturmalarla ilgili işlemler daha çok birleşik toplantılar düzeyinde düzene koyulmuştur. TBMM’nin birlik ve bütünlük içinde daha güçlü çalışmalar yürütebilmesi için, meclis içtüzüğü bu doğrultuda amaçlanan kurallara bağlı bir yeni yapılanma oluşumu çizgisinde ele alınarak hareket edilmiştir.

                Cumhuriyet Senatosu Türk Parlamentosu içinde yerini Millet Meclisiyle birlikte bir çok alanda işbirliği yaparak, yasaların yapılması ya da diğer yasama organı görevleriyle yetkilendirilerek uygulama alanındaki yerini almıştır. Yasama yetkilerinin kullanılması ya da yasaların yapımı sırasında uyulacak kurallar ve izlenecek yol ve yöntemler anayasa ile birlikte diğer yasalar ve içtüzük hükümleri doğrultusunda ele alınarak düzenlenmiştir. Kural olarak Millet Meclisi tarafından kabul edilen tüm yasa ve kararlar bütünüyle Cumhuriyet Senatosunun denetimine tabi kılınmıştır. Mecliste görüşmeleri biten ve karara bağlanan yasalar ya da diğer kurallar ile birlikte bağımsız kararlar da resmi gazetede yayınlanmadan önce bir anlamda yasama denetimine tabi tutularak ikinci mecliste hukukun oluşturulmasına senatonun katkısı güvenceye bağlanmıştır. Senatonun ret ettiği ya da kabul etmediği bütün yasalar ve kararlar gene aynı çizgide ikinci kez Senatonun önüne gelerek görüşülmüştür. Millet Meclisinin kararlarında ısrar edebilmesi gibi bir hareket serbestliği alanı Senato için de düşünülmüş ve böylece yasama alanında  hukuk devletini güçlendirerek hatasızlık seviyesine varan çalışmaların yapılabilmesi amaçlanmıştır. Hükümet tarafından meclise gönderilen yasa ve düzenleme önerilerinin hatasız ve hukuka uygun bir biçimde kabul edilebilmesi için meclis ve senatonun birlikte çalışarak ve gerektiği aşamada birbirlerine yardım ederek hem yasal düzenlemelerin oluşumu hem de çıkan kararların her açıdan denetiminin yapılarak hukuk sisteminin geliştirilmesi için  gerekli olan çalışmaların, TBMM çatısı altındaki faaliyetler aracılığı ile tamamlanmalarının gerekli olduğu  uygulama açısından dikkate alınması gerekmektedir. Yasama denetimi yapmakla görevlendirilen Cumhuriyet Senatosu Millet Meclisi ile birlikte yasama gücünün hukuka uygun bir biçimde çalışması için gerekli olan her türlü yetki ve görevlendirme işlemlerine uygun bir çalışma düzenine sahip olması gerekli olan bir çizgide sağlanmaya çalışılmıştır. İkinci meclis olarak Senato’nun yetkilerinin sınırlı bir biçimde tanınması bir anlamda göreceli bir yetkilendirme olarak görülmektedir. Cumhuriyet Senato’su kendi bütçesini yaparak geleceğe dönük faaliyetleri açısından yetkili kılınmış ama bu tür yetkilerin sınırlı olarak tanınması yüzünden de mutlak anlamda kendi geleceğini belirleme şansından uzak görünmemektedir. Senato ikinci meclis olarak anayasada yer alırken , bu meclisin yetkileri de ikinci derecede benimsenmiştir. Plan, kamu ekonomik kuruluşları ve kitaplık karma komisyonları, Millet Meclisi ile birlikte yapılan toplantılarda oluşturulmuştur.

                I961 anayasası ile getirilen Cumhuriyet Senatosu yapılanması 1982 anayasasına kadar uygulamada kalmış ve yirmi yılı aşkın bir süre Türk Parlamentosu çatısı altında, yasama ve denetim işlevlerinin yerine getirilmesinde önemli görevler üstlenerek Türkiye’de yasama ve denetim çalışmalarının en üst düzeyde gerçekleştirilmesi açısından önemli katkılar sağlamıştır. Her kamu etkinliğinin denetime gereksinme duyması nedeniyle yasama faaliyetinin denetimi de Senato aracılığı ile yerine getirilmeye çalışılmıştır. Yirmi yıllık bir uygulamanın getirdiği olumlu sonuçların bugünün parlamentoları ve Millet Meclisleri yapılanması açısından ele alınarak incelenmesi aracılığı ile Senatolu bir yasama organının daha üst düzeyde gelişmiş ve kaliteli denetim sağladığı, yasama görevinin gerektiği gibi yerine getirilmesi sırasında, meclisteki yanlışlıkların hepsinin giderildiği Senato etkinlikleri incelenirken ortaya çıkmaktadır. Yirminci yüzyıl sonlarına kadar anayasal düzenlere uygun bir düzeyde yasama çalışmaları sürdürülürken, senatoların cumhuriyet rejimlerinin daha gelişmiş bir çizgide çalışmalarını yürütebilmesi açısından gerekli olan hukuk desteğini sağlayarak devletlerin daha etkin varlıklarının sürdürülmesine önemli destekler getirdiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, yirmi birinci yüzyıla gelinmesiyle birlikte ortaya çıkan otoriter rejim arama hayalleri içinde çağdaş cumhuriyet devletlerindeki demokrasi rejimlerinin, hızla yozlaşarak devlet düzenlerini tehdit etmeye başladığı görülmektedir. Çağdaş devlet düzenlerinin dayandığı kuvvetler ayrılığı sisteminin getirdiği anayasal dengeler içinde, bu döneme kadar iyi kötü yolunu ve hedeflerini koruyan demokratik rejimlerin denetimsizlik ve hukuk dışı çizgilere kaymak gibi yozlaşma eğilimleri göstermesi nedeniyle, bugünün dünyasında Cumhuriyet Senatolarına yönelen yeni bir arayış eğilimi, giderek kamu oyu önünde  ortaya çıkmakta ve yükselerek var olan devlet yapılarını, yeniden ikinci meclis denetimlerine dönme noktasında yönlendirmektedir.

                Her arabanın ya da hareket eden motorların gereksinme duyduğu gibi devletlerin temel organları olan yasama kurumlarının hukuka uygun çalışabilmesi için, yasama alanında fren görevi yapacak Cumhuriyet Senato’larına gerek vardır. Bazen Millet Meclisleri çoğunluğu ele geçiren ve hiçbir sınır tanımayan güçlü iktidarların yönetimine tanık olurken, Meclis’te mutlak çoğunluk sağlayarak hiçbir anayasa ya da yasal sınırlama tanımadan sınırsız bir otorite kullanımı ile keyfi bir uygulamaya yönelen yozlaşmış iktidarların işbaşına gelerek, akıllarına estiği gibi bir yönetime yönelebildikleri görülmüştür. İktidar çoğunluğunu ele geçiren siyasal partiler ya da örgütlerin her türlü keyfiliğin ötesine giderek ellerine geçirmiş oldukları devlet yönetiminden gelen otoriteyi sınırsız bir biçimde kullanarak anayasa ve yasaları tehdit etme noktasına girdikleri görülebilmektedir. İktidar çoğunluğunun Millet meclisini çoğunluk baskısı ile ele geçirdikten sonra hiçbir sınır tanımadığı bir aşamada, Meclis çoğunluğunu ele geçirerek hak ve özgürlüklere karşı bir tehdit durumu ortaya çıkabilmektedir. İşte bu gibi olumsuz durumların meclis içinde önlenerek diktatörlüğe giden otoriter rejimlerin önünün kesilmesi gerekmektedir. Böylesine bir denge düzenin korunabilmesi için hak ve özgürlükleri tehdit ederek cumhuriyet devleti ile demokrasi rejimini ortadan kaldırmaya yönelen tüm hukuk dışı otorite ve iktidarlara karşı hukuk düzeninin ve anayasal devletin freni görevini yapabilecek bir Cumhuriyet Senatosu organına, eskisinden çok daha fazla gereksinme bulunmaktadır. Cumhuriyet senatosunun elindeki yetkiler ve var olan yapılanmasının devreye girmesiyle, hukuk devletinin fren mekanizması öne çıkarak önleyici misyonu ile bozulan siyasal dengeleri yeniden tesis edebilecektir. Senato freni ile demokrasiyi ve cumhuriyeti ortadan kaldırma girişimlerine karşı senato freninin acil olarak devreye girmesi gerekmektedir. Türkiye’de çeyrek yüzyıla yaklaşan bir otoriter rejim yüzünden vatandaşlar temel hak ve özgürlüklerine kaybetme aşamasına gelmiştir. Artık Türk halkı iyice otoriter bir baskı düzeni ile karşı karşıya kalmamak için, acilen bir frene gereksinme büyümektedir. Türkiye yeniden çağdaş bir demokrasiye yönelebilmek için acil noktada bir siyasal frene gerek duyulmaktadır. Yeni anayasa hazırlıklarının başladığı bu aşamada Cumhuriyet Senatosunun yeniden kurularak yeni anayasaya konulması sayesinde, devleti ve hukuk düzenini kurtaracak siyasal frene kavuşulacaktır.

Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *


Hakkımızda

Hayat çok uzun gibi gözükse de, uzun değil kısadır. Yaşam tecrübelerle olgunlaşır. Ülkemizin milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak görevimiz olmalıdır. Ulusal milli birliğimize sahip çıkmalıyız. Bir toplumda dil, din, milli ve manevi değerler kaybolursa, o toplum dağılmaya ve yıkılıp yok olmaya mahkûm olur.


İLETİŞİM

BİZİ İSTEDİĞİNİZ ZAMAN ARAYIN